Magazin gecelere dönsün!

Show TV’nin ‘Hey Canlı’ programını gece kuşağına taşıması, dizilere alternatif eğlencenin prime time’a dönebileceği konusunda umut verdi.

Magazin programları çoğunlukla niteliksiz, bayağı bulunuyor. Oysa insana bileklerini kestiren dramlardan haftada birkaç gün kurtuluş umudumuz olabilir. Ne kadar sığ olursa olsun, içinde ekranda çoktan kaybettiğimiz neşeyi barındırıyorlar. Show TV’nin 22.00 diye kararlaştırıp sonra 23.15’e aldığı ‘Hey Canlı’, Cannes sahillerinden Çeşme’ye, bir düğünden bir doğum günü partisine salınıp şıkır şıkır eğlenen ünlüleri kovalıyor. Arada kim kimi kıskanmış, kimin gizli sevgilisi ortaya çıkmış, kim kime meydan okumuş gibi magazin klasikleri var tabii. Tüm program Saba Tümer kahkahası kadar neşeli. Her ne kadar yüzde 50’si ‘Az Sonra’ anonsuyla geçse de, özelllikle yaz aylarında ihtiyacımız olan şey.

Biraz daha ‘Sen Anlat Karadeniz’in zorbalarını, ‘İstanbullu Gelin’in kayınvalide dramasını, ‘Diriliş’ öfkesini, ‘Yasak Elma’ kıskançlığını kaldıramayacak olanları Bodrum’daki davetlere, Göcek’te demirli yatlara, galaların en rüküş kıyafetlerine çemkirmeye alalım.
Görünüşe bakılırsa gündüz kuşağında her zamankinden çok ilgi görmeye başlayan magazin, yavaş yavaş akşama sızmaya başlıyor. Özellikle Seren Serengil ve Cengiz Semercioğlu’nun ‘Duymayan Kalmasın’ı, Serengil’in hareketli özel hayatı sebebiyle de çok izleniyor. Üstelik yıldız dünyasının içinden birinin kendi camiasını çekiştirmesini izlemek nefis eğlenceli.

‘Hey Canlı’ gibi, güzel bir kızın uslu uslu haber sunup cici elbisesiyle kenara çekildiği yeknesak bir formattansa, yorum hatta tartışma platformlu bir magazin programı bir boşluğu doldurabilir.

Üstelik magazin her zaman sığ olmak zorunda değil. Akıllıca şeyler söylenebilir, çok güzel mizahı yapılabilir, uzun uzun analiz edilebilir. Paparazzicilikten çok daha zenginleşebilecek bir derya var. Önümüzdeki sıcak günlerde dizilerin hâkimiyetinin biraz kırılması umuduyla perşembe geceleri ‘Hey Canlı’ya bağlanıyoruz şimdilik.